9 Aralık 2018 Pazar


      YDS KELİMELER ;)

  • disability: yetersizlik
  • significant: önemli
  • manage to (do something): başarabilmek, idare etmek 
  • cause +:neden olmak 
  • lead to -:neden olamak
  • as long as: -dıkça 
  • activity task: aktivite 
  • training: alıştırma 
  • plagiarism: bilgi hırsızlığı 
  • reputation: itibar, şöhret, ün
  • spirit: can, ruh 
  • entire: bütün, tüm 
  • resist: dayanmak, direnmek 
  • whatever:"her neyse","umrumda değil"
  • establishing: saptama, tespit
  • released:  gösterime koymak 
  • fairly: adilce, uygunca 
  • decace-long: on yıl süren 
  • advertise: reklam etmek 
  • cohesive:birbirine bağlı 
  • delivery: teslimat, teslim
  • sequence: birbiri ardından gelme, sıra 
  • pledge: söz vermek, taahüt etmek 
  • promote:geliştirmek
  • recover: iyileşmek, toplamak
  • dress up: giydirmek 
  • detect: saptamak, fark etmek 
  • take place: meydana gelmek 
  • inappropriate:uygun olmayan 
  • distinguish: fark etmek,  ayırt etmek 
  • slightly: çok az 
  • convince: kandırmak, inandırmak 
  • correspond:mektuplaşmak, haberleşmek
  • distinguish: fark etmek, ayırt etmek
  • associated:birleştirmek, bağdaştırmak
  • access: erişim, bağlanmak 
  • accidental:tesadüfen
  • drug: hap, ilaç 
  • make a bank loan:banka kredisi almak 
  • co-founder: kurucu ortak
  • correlation: bağıntı
  • demonstrate : ispatlamak, kanıtlamak 
  • debate: tartışma
  • nationally: ulusal olarak
  • locally: yöresel olarak
  • privacy: mahremiyet, gizlilik
  • opponent:rakip, karşıt 
  • compete against: ile yarışmak, rekabete girmek 
  • come up with: ileri sürmek, öne sürmek 
  • drug:ilaç, ecza 
  • substance:madde, öz 
  • running cost: işletme gideri, işletme masrafı
  • bussiness executive:iş idarecisi
  • reliability: güvenilirlik 
  • tournament: turnuva 
  • unsure:emin değil 
  • mixture:karışım 
  • advert: bahsetmek, deyinmek 
  • reported speech:doalylı anlatım 
  • multiple: çoklu, birçok 
  • permission:izin müsaade
  • decline: geri çevirmek 
  • regret:pişman olmak, pişman 
  • decline:geri çevirmek 
  • invite:davet etmek 
  • have a feeling: içine doğmak
  • treat: tedavi etmek 
  • fiction: kurgu 
  • worn: çok giyilmiş, yıpranmış
  • subscriber: abone, taahüt eden 
  • indicator: gösterge, bildirici
  • proposition: teklif etmek 
  • contribution:katkı, yardım 
  • amusing:zevkli
  • persuasive:ikna edici
  • targeting: hedefleyerek 
  • gentle: nazik, kibar, yumuşak
  • unpleasent: hoş olmayan, çirkin 
  • steady: düzenli, sabit durum 
  • advertising: reklam 
  • take out a bank loan: banka kredisi çekmek 
  • take no notice: dikkate almamak, umursamamak 
  • pledge:söz vermek, taahüt 
  • emotional language: duygusal dil
  • the other day: geçenlerde bir kaç gün önce 
  • have a word : özel olarak konuşmak 
  • deadly disease: ölümcül hastalık 
  • raise in value: değer kazanmak 
  • recover: iyileşmek, toplamak 
  • tensile strength: çekme direnci, mukavemet
  • onboard: yerleşik
  •  stable: dengeli, sabit 
  • deflection:yön değiştirme, dönme, bükülme 
  • impact:darbe, çarpma 
  • deceleration: ivmenin tersi, yavaşlatma 
  • failure:başarısızlık 
  • temptation: ayartmak, cezbetmek 
  • determined: azimli, kararlı
  • note down:not almak 
  • obey rule: kurallara uymak 
  • get a promotion: terfi almak 
  • offline: çevrimdışı
  • highly: oldukça, büyük ölçüde 
  • aloud: yüksek sesle 
  • terms:şartlar, koşullar 
  • concept: görüş, fikir 
  • biomimicry: biyonik
  • note down:not almak 
  • over all: sonuçta, genekde 
  • greenery: yeşillik, yeşil alan 
  • resort:tatil yeri 
  • overuse: aşırı kullanım 
  • publication: yayım, yayınlama
  • biomimicry: biyonik
  • rapidly: çabukça, hızlıca 
  • strict rules: otoriter, katı kurallar 
  • man-made:  insan yapımı 
  • concern: endişe ilgilendirmek 
  • exactly:  kesinlikle, aynen 
  • permission: izin
  • conclusion: sonuç 
  • raise:yükseltmek
  • set up:güt batışı
  • unsafe: tehlike 
  • synonym:eş anlamlı

     İNGLİZCE KELİMELER 

  • student mobility for studies: öğrenci öğrenim hareketliliği 
  • chore: günlük ev işi
  • agree: aynı fikirde olma anlaşma 
  • decorate: dekore etmek 
  • dusting: tozunu almak 
  • school adminastration: okul idaresi
  • compose: oluşturmak, yazmak(şiir,müzik)
  • leave(V2 left): ayrılmak, bırakmak 
  • diabete: şeker hastalığı
  • painful: ağrılı, acılı
  • injection of insuline: insülin enjeksiyonu
  • expert: uzman, bilirkişi 
  • parental: ebeveyne ait, anne baba olarak 
  • affection: düşkün, sevgi, ilgi
  • receive: teslim almak, almak 
  • spread: yayılmak, yaymak 
  • tank: tank, depoya koymak, hazne 
  • attempt: kalkışma, girişimde bulunmak 
  • climb up: tırmanmak, yukarıya çıkmak
  • consider: dikkate almak, hesaba katmak 
  • finest: en güzel
  • arrongant: kibirli
  • supervisor:gözetmen danışman
  • attentively: dikkatlice 
  • unnecessary:gereksiz, lüzumsuz
  • schudeled time: programlandığı zaman
  • heart attack: kalp krizi 
  • prime minister: başbakan 
  • shift: değiştirmek 
  • cabine: kabine 
  • majority: çoğunluk 
  • mishap: aksilik, ufak kaza 
  • ring up: telefon etmek
  • meddling: karışma, karışan 
  • affair: iş, mesele 
  • eternity: sonsuz,ebediyet
  • resolve:azim, çözmek, gidermek
  • regardless: ne olursa olsun 
  • appeal: başvurmak, çağrı 
  • the fact that: gerçek şu ki 
  • local: yerel
  • committee:komite, komisyon
  • decision:karar
  • serious: ciddi
  • resident: bir yerde oturan, sakin
  • express: ifade etmek 
  • concern: ilgilendirmek, kaygı, endişe 
  • urging: şevk, teşvik etmek 
  • reconsider: yeniden ele almak, yeniden incelemek 
  • brilliant: muhteşem, parlak, nefis
  • plausible: makul, akla yatkın, mantıklı
  • tempt: kışkırtmak 
  • prevent: engel
  • In spite of: -e karşı
  • candidate:aday
  • interview: görüşmek
  • list of requirements ihtiyaç listesi
  • undouptedly: şüphesiz olarak
  • experience: tecrübe, deneyim 
  • urgently: kaba, sert
  • fund: kaynak, sermaye, fon 
  • sufficient: yeterli, kafi, elverişli
  • ignoring: inkar, ihmal etme, hesaba katmamak
  • obvious: açıkça, besbelli
  • make out: idare etmek 
  • straight away:beklemeksizin, hemen, derhal
  • lower down: aşağı inmek 
  • stolen: çalınan (steal)
  • insurance policy: sigorta poliçesi
  • apparently: görünüşte 
  • lock: kilitlemek,kilit
  • burglary: hırsızlık
  • properly: uygun bir şekilde, düzgün bir şekilde 
  • property insurance: konut sigortası
  • epidemic: salgın, salgın hastalık 
  • spreading: yaymak,yayılmak
  • immediate action: acil eylem
  • short of : -den başka, haricinde, dışında 
  • medical staff: sağlık çalışanı
  • right away: hemen, beklemeksizin 
  • flown: uçan, uçmuş
  • adequate: yeterli 
  • blanket: battaniye 
  • supply: sağlamak, tedari etmek
  • consult: başvurmak, danışmak 
  • scale: ölçeklendirmek, ölçek
  • precaution: önlem, tedbir
  • mandatory: zorunlu 
  • viable: yaşayabilir, uygun
  • guess: tahmin etmek 
  • imply: imha etmek
  • impose: uygulamaya koymak (yasa, vergi)
  • sanction: yaptırım, onaylama
  • hazardous goods: tehlikeli maddeler
  • enforcing: dayatmacı, zorla koyma 
  • harsh penalty: ağır ceza 
  • propose: teklif etmek, önermek 
  • specific: özel, özgül 
  • acquire: edinmek, elde etmek, kazanmak
  • residence: ikamet, konut
  • fear: korku, korkmak
  • landlord: mülk sahibi
  • move in: taşınmak, eve yerleşmek
  • occupant: sakin, oturan kimse(ev, bina),
  • settlement: yerleşim
  • weather expert: hava uzmanı
  • predict: tahmin etmek 
  • reflect: ifade etmek, göstermek, yansıtmak
  • prescribed: saptanmış, kurallarla belirlenmiş 
  • fulfilled: yerine getirilmiş, başarılmış, yapılmış
  • offer: teklif 
  • convince: kandırmak, inandırmak 
  • confident: kendinden emin 
  • visible: görünür
  • afford: parası yetmemek, gücü yetmemek
  • engaged:nişanlı
  • plant: bitki etmek 
  • rarely: nadiren 
  • shall we say: diyelim ki
  • although: rağmen 
  • slightly: nispeten, az oranla 
  • rainfall: yağmur, yağış
  • however: bununla birlikte 
  • reservoir: su deposu, rezervuar
  • expect: ummak, ümit etmek 
  • rush hour : iş çıkışı, kalabalık saat, trafiğin en yoğun olduğu saat 
  • heavy traffic: yoğun trafik
  • at certain times: belirli zamanlarda 
  • hurry: acele etmek 
  • instead of: yerine / instead of this: bunun yerine 
  • delay: gecikme 
  • extremely: aşırı derecede, yoğun ölçüde 
  • attention: ilgi, dikkat 
  • flight: uçuş
  • staff: kadro, personel
  • check-in: uçuş öncesi kontrol, otele kayıt yaptırma işlemi
  • disappointed: hayal kırıklığına uğramış
  • patiently: sabırlı
  • boarding: yatılı
  • realise:farketme
  • destination: gidilecek yer 
  • slight: hafif, az, önemsenmeyecek
  •  the fact that: gerçek şu ki
  • annoying: kızdırmak, öfkelendirmek 
  • unavoidable: kaçınılmaz
  • affect: etkilemek 
  • never the less: yinede, gene, rağmen 
  • common: ortak, yaygın 
  • eagerly: istekli,hevesli
  • announce: anons etmek, duyurmak, ilan etmek 
  • frustrating: engelleyen, iş bozan 
  • exhilarating: neşelendirici, canlandırıcı
  • a cupple of:bir çift, az miktarda
  • plenty of : yığınla 
  • persist : ısrar etmek 
  • insist: israf etmek 
  • warn: uyarmak, ikaz etmek 
  • whereas: halbuki, oysa 
  • consequently: sonuç olarak
  • In short: kısaca, sözün kısası, uzun lafın kısası
  • thus: böylelikle 
  • complain: yakınmak, şikayet etmek 
  • fair trade: dürüst ticaret 
  • aim: amaçlamak
  • working condition: çalışma koşulu 
  • retail: perakende 
  • guarantee. garanti
  • stability: sabitlik, kararlılık 
  • changing condition: değişen koşullar/ şartlar 
  • producer: üretici
  • long term: uzun vadeli
  • ensure: garantiye almak, sağlamak
  • health care: sağlık hizmetleri
  • access: erişim, giriş
  • loan: ödünç para, borç
  • reinvest: yediden yatırmak
  • community: topluluk
  • facility:tesis
  • restricted:  sınırlı, kısıtlı
  • craft: zanaat, esnaf
  • jewellary: mücevherat 
  • furniture: mobilya 
  • throughout: boyunca 
  • trade: ticaret
  • treat: tedavi etmek, davranmak, muamele
  • meanwhile: aynı anda, bu sırada 
  • secure future: temiz gelecek
  • fair-trade: dürüst ticaret
  • take part: katılmak 
  • restricted: kısıtlı, sınırlı 
  • variety: çeşitlilik, çeşit
  • offer: teklif 
  • fixed price: sabit fiyat 
  • profit: fayda, kar
  • influence: etkilemek, tesir 
  • perfection:mükemmeliyet
  • schudule: plan, program
  • lobby: kulis, lobi
  • shuffle: gidip gelme 
  • cancel: iptal etmek
  • participant: katılımcı
  • ferry: feribotla taşımak
  • browse: gözle taramak 
  • tour package: tur paketi
  • according to: e göre 
  • yawning: esneme 
  • tiredness: yorgunluk
  • person to person: yüz yüze 
  • sleep disorder: uyku bozukluğu 
  • ecological: çevre, ekolojik
  • beneficial: yararlı, faydalı
  • cuisine: mutfak, yemek pişirme yöntemi
  • medication: ilaç
  • ritual: dini tören
  • organizm: organizma, yapı
  • nuisance: dert, sıkıntı 
  • invade: istila etmek, basmak 
  • ant: karınca 
  • aerate: havalandırmak 
  • soil: toprak 
  • pest: zararlı böcek
  • agent: ajan
  • exploite: kendi çıkarı için kullanmak, istismar etmek 
  • bring: getirmek 
  • conflict: çekişmek 
  • irrelevant: ilgisiz, alakasız
  • regard: saymak, hesaba katmak 
  • In fact:doğrusu, aslında
  • unbearable: katlanılmaz, çekilmez
  • sidewalk: kaldırım
  • anywhere: her yere(herhangi), her yer 
  • majority: çoğunluk
  • lottery: piyango
  • response: yanıt
  • bingo: bingo oyunu 
  • gambling: kumar
  • simply: basitçe 
  • addicted: bağımlı 
  • survive: hayatta kalma 
  • figure out: bir şeyin nedenini kestirmek, düşünerek bulmak, çeşitli 
  • extract: seçip çıkarmak, almak 
  • surrounding: çevre, sarma, kuşatma 
  • raw: çiğ, ham 
  • as soon as: yapar yapmaz 
  • pick: toplamak, almak 
  • different kind of:başka tür, başka çeşitten
  • comic stript: çizgi roman 
  • inept: baceriksiz, yeteneksiz
  • overweight: aşırı kilo 
  • apparently: görünüşte, anlaşılan 
  • meaningful: manidar, anlamlı
  • take-off: kalkış, başlangıç
  • uncertainty: belirsizlik, kuşku, şüpke 
  • seat belt: emniyet kemeri
  • tightly: sık, sıkı
  • according to: -e göre 
  • survivable: kalımlı, kalım
  • survey: anket 
  • conduct: idare etmek, yürütmek 
  • concern with: alakadar olmak, ilgili olmak
  • conducted: yürütülen 
  • overseas: deniz aşırı 
  • postgraduate: yüksek lisans öğrencisi 
  • deal with: ile ilgilenmek, muhatap olmak 
  • hobit: huy, alışkanlık 
  • shoes on:  ayakkabılarını giymek 
  • patch: yama 
  • pie: turta 
  • mandatory: zorunlu
  • inspire: ilham vermek 
  • passionately: tutkuyla, hararetle
  • verse: dize, sıra 
  • bard: ozan, saz şairi
  • pub crawls: bir bardan çıkıp ötekine gitmek( bu bar benim bu bar senin)
  • excursions: gezinti, kısa yolculuk
  • narrow: dar
  • stone: taş, taş döşeme 
  • passageway: geçiş yolu
  • exhibit: sergilemek
  • devoted: sadakatli, bağlı, düşkün, üzerine titreyen 
  • powerhouse: en iyi oyuncu, etkin güç
  • literary: edebi, yazınsal
  • trio: üç kişilik grup, üçlü
  • beyond: öte, ötede 
  • participate: katılmak 
  • stressed  out: aşırı stresli
  • understatement: az gösterme, olduğundan az, küçük, önemsiz
  • arranged: yoluna girmiş, düzenli
  • comprehension: anlama, kavrama 
  • intrigue: entrika çevirme, kandırma
  • argue: tartışma 
  • whether:-ıp madığı 
  • initial: ilk, baş
  • remain: geriye kalan, artan
  • browed: kaş
  • solidly: sağlamca, iyice 
  • stretch: uzatmak, germek 
  • fragment: frangman, parçalanmak, kısım, bölüm 
  • snipped: makasla kesilmiş parça, kırpıntı
  • publish: yayınlamak
  • rough draft: müsvette, ilk taslak 
  • reconstruct: yeniden kurmak 
  • trove: koleksiyon, hazine, define 
  • retrieved: geri elde etmek, yeniden edinmek 
  • cave: mağra 
  • belong:(birine) ait olmak
  • lineage of human :? (lineage: soy sülale)
  • mysterious: esrarengiz, gizemli
  • ancestor: ata 
  • essential: ana esas
  • publish: yayınlamak 
  • southeast: güney doğudan gelen 
  • recap: kaplamak 
  • immediately: acil olarak, hemen, derhal
  • previous: önceki
  • broader: daha kapsamlı
  • inspire: ilham vermek 
  • amaze: şaşırmak 
  • vivid: parlak, canlılık, yalın 
  • award winning: ödülü
  • sophisticated: sofistike( yapmacık, içten olmayan)
  • denying: inkar etmek, yadsıma 
  • nourishment: besleme, gıda 
  • element: eleman 
  • fiction: kurgu
  • imply: ima etmek 
  • intellectual: düşünsel, entellectüel, zihinsel
  • eventually: eninde sonunda 
  • appreciate: değerini arttırmak 
  • doomed: ölüme mahkum, kader mahkumu 
  • publisher: yayımcılar: yayınevi
  • in particular: bilhassa, özellikle 
  • extinction: söndürme, tükenme 
  • recent: son, yakında olan 
  • delight: haz, sevindirmek 
  • ancestors:soy, ata 
  • emphasize: vurgulamak
  • creature:varlık, yaratık
  • instance: örnek, misal
  • overview: gözden geçirmek, tanıtma
  • stationery: kırtasiye 
  • compare: karşılaştırma, kıyaslama
  • despite: rağmen 
  • trained: eğitimli
  • competition: rekabet, yarış

25 Kasım 2018 Pazar

    İNGİLİZCE KELİMELER VE ANLAMLARI 
  • accent: aksan, şive(essınt)
  • violent: şiddet, zorlu
  • assumption: varsayım, tahmin 
  • quit: bırakmak, vazgeçmek
  • unlikely: muhtel olmayan, ihtimal dışı
  • put: koymak, yerleştirmek 
  • unfortunately:maalesef,ne yazık ki 
  • label: etiket
  • rapid:çabuk,hızlı
  • against:karşısında,aykırı  
  • unsatisfactory: tatmin etmeyen, yetersiz 
  • glance: bakıvermek, göz atmak
  • none: hiç biri, hiçkimse 
  • serve:hizmet etmek 
  • grow: büyümek, gelişmek
  • arrive: varmak, gelmek 
  • these: bunlar
  • sacred: kutsal
  • upon: üstüne, üzerine
  • role: rol yapmak 
  • ruler:cetvel, yönetici
  • wide: geniş
  • bargain:pazarlık,yapmak
  • border: sınır 
  • fasten:bağlanmak
  • foolish:aptalca, mantıkdışı
  • however: ne kadar, ne ölçüde olursa olsun
  • thick: kalın, koyu,
  • immoral: ahlakdışı,ahlaka aykırı
  • penniless: parasız 
  • wage: ücret, maaş
  • salary:maaş,aylık ücret
  • destination:gidilecek yer
  • close:yakın, son, kapatmak
  • fry:kızartmak
  • bazaar:pazar
  • beat:dövmek, yenmek, bitirmek 
  • plenty:bolluk, çokluk(abundance)
  • gather:toplamak
  • unbearable:tahammül edilemez
  • reakles: kayıtsız,umursamaz
  • foxy:kurnaz
  • recently:son günlerde, son zamanlarda 
  • stage: aşama, derece, sahne 
  • mend: tamir etmek
  • whole:tam, bütün
  • port: liman 
  • inform: bilgi vermek 
  • bright: parlak 
  • patience: sabır, dayanıklılık
  • version: çeviri,tercüme, yorum
  • profit: kar, kazanç
  • useless:faydasız,yararsız
  • lack(of):eksiklik
  • incident:olay hadise
  • invention: icat 
  • prefer: tercih etmek
  • yard:avlu, alan 
  • delay:ertelemek, geciktirmek 
  • understandable:anlaşılabilir 
  • invent:icat etmek, uydurmak 
  • unending:zamansız, bitmeyen
  • quantity: miktar, nicelik
  • union:birleşme, birlik, sendika 
  • universal: evrensel
  • prophet: peygamber, kahin
  • wisdom: akıl,akıllılık, mantık
  • manage: yönetmek
  • postpone: ertelemek
  • heaven:cennet
  • hell: cehennem
  • observe: gözlemlemek, incelemek, dikkatle bakmak
  • significant:anlamlı, önemli
  • hardly:ancak, hemen hemen ,zar zor
  • upward:yukarıya, yukarıda 
  • income: gelir, kazanç
  • immortal:ölümsüz
  • unable:aciz, bir şey yapmayacak durumda 
  • nest:  yuva 
  • mark: iz, işaret, leke, işaretleme 
  • candle: mum 
  • utilize:yararlanmak, kullanmak 
  • crush:ezme,çarpma
  • doll:oyuncak bebek
  • abundance:çokluk, zenginlik, bolluk
  • absurd:anlamsız
  • account: hesap
  • ache: ağrı
  • approach:yaklaşmak, yaklaşım
  • arrage:düzenleme 
  • vatal:yaşamsal
  •  

6 Ekim 2018 Cumartesi

Şehzadeler Şehri Manisa



Manisa'da Görülmesi Gereken Yerler 

     Yüzyıllar boyunca pek çok kültüre ev sahipliği yapmış olan Manisa, doğal güzellikleri, kaplıcaları, tarihi ve kültürel mirasıyla dikkat çekmektedir. Manisa'da gezilecek yerler denince tarihi antik kentler, kaleler, camiler, müzeler ve kaplıcalar gibi gezginlerin uğrak noktası olan onlarca yer vardır. Kimi şehir merkezinde kimide şehrin dışında olduğundan Manisa'yı bir günde gezmek mümkün değildir. Hem doğa tutkunları hemde arkeoloji severler Manisa'da güzel bir tatil geçirebilirler.      

 Manisa Kalesi 

 Manisa Arkeoloji Müzesi

 Kurşunlu Kaplıcaları 

 Thyateira 

 Sardes Antik Kenti 

 Muradiye Camii 

 İvas Paşa Camii 

 Spil Dağı Milli Parkı 

 Ağlayan Kaya 

 Kuladokya - -Kula Peri Bacaları 

Bir sonraki yazımda detaylarını yayınlayacağım.


   


         

                     Elektrik Ve Elektronik Ölçme Teknikleri 

     
Bu yazımda elektrik ve elektronik ölçme tekniklerine değineceğim. Ama ilk olarak elektrikte güç kalitesi ölçümü nedir ve nasıl yapılır kısa bilgiler vermeye çalışacağım.
Elektrik enerjisini verimli kullanmak, enerji üreten, ileten ve dağıtımını sağlayan ve tüketen kurum ve kuruluşların en büyük amaçlarından biridir.Elektrik enerjisinin daha verimli kullanılabilmesi güç kalitesini en iyi seviyeye çıkarmak ile mümkündür. Bunun yanında elektrik ve elektronik ölçme tekniklerini kullanmadan güç kalitesini belirleyemeyiz. 
  Elektrik ve elektronik ölçme birden fazla ölçüm aleti ile yapılabilir. Bunlardan bazıları Ampermetre, voltmetre, ohmmetre vs dır.
Bir sonraki yazımda bunların detaylarını açıklamaya çalışacağım.