9 Aralık 2018 Pazar

     İNGLİZCE KELİMELER 

  • student mobility for studies: öğrenci öğrenim hareketliliği 
  • chore: günlük ev işi
  • agree: aynı fikirde olma anlaşma 
  • decorate: dekore etmek 
  • dusting: tozunu almak 
  • school adminastration: okul idaresi
  • compose: oluşturmak, yazmak(şiir,müzik)
  • leave(V2 left): ayrılmak, bırakmak 
  • diabete: şeker hastalığı
  • painful: ağrılı, acılı
  • injection of insuline: insülin enjeksiyonu
  • expert: uzman, bilirkişi 
  • parental: ebeveyne ait, anne baba olarak 
  • affection: düşkün, sevgi, ilgi
  • receive: teslim almak, almak 
  • spread: yayılmak, yaymak 
  • tank: tank, depoya koymak, hazne 
  • attempt: kalkışma, girişimde bulunmak 
  • climb up: tırmanmak, yukarıya çıkmak
  • consider: dikkate almak, hesaba katmak 
  • finest: en güzel
  • arrongant: kibirli
  • supervisor:gözetmen danışman
  • attentively: dikkatlice 
  • unnecessary:gereksiz, lüzumsuz
  • schudeled time: programlandığı zaman
  • heart attack: kalp krizi 
  • prime minister: başbakan 
  • shift: değiştirmek 
  • cabine: kabine 
  • majority: çoğunluk 
  • mishap: aksilik, ufak kaza 
  • ring up: telefon etmek
  • meddling: karışma, karışan 
  • affair: iş, mesele 
  • eternity: sonsuz,ebediyet
  • resolve:azim, çözmek, gidermek
  • regardless: ne olursa olsun 
  • appeal: başvurmak, çağrı 
  • the fact that: gerçek şu ki 
  • local: yerel
  • committee:komite, komisyon
  • decision:karar
  • serious: ciddi
  • resident: bir yerde oturan, sakin
  • express: ifade etmek 
  • concern: ilgilendirmek, kaygı, endişe 
  • urging: şevk, teşvik etmek 
  • reconsider: yeniden ele almak, yeniden incelemek 
  • brilliant: muhteşem, parlak, nefis
  • plausible: makul, akla yatkın, mantıklı
  • tempt: kışkırtmak 
  • prevent: engel
  • In spite of: -e karşı
  • candidate:aday
  • interview: görüşmek
  • list of requirements ihtiyaç listesi
  • undouptedly: şüphesiz olarak
  • experience: tecrübe, deneyim 
  • urgently: kaba, sert
  • fund: kaynak, sermaye, fon 
  • sufficient: yeterli, kafi, elverişli
  • ignoring: inkar, ihmal etme, hesaba katmamak
  • obvious: açıkça, besbelli
  • make out: idare etmek 
  • straight away:beklemeksizin, hemen, derhal
  • lower down: aşağı inmek 
  • stolen: çalınan (steal)
  • insurance policy: sigorta poliçesi
  • apparently: görünüşte 
  • lock: kilitlemek,kilit
  • burglary: hırsızlık
  • properly: uygun bir şekilde, düzgün bir şekilde 
  • property insurance: konut sigortası
  • epidemic: salgın, salgın hastalık 
  • spreading: yaymak,yayılmak
  • immediate action: acil eylem
  • short of : -den başka, haricinde, dışında 
  • medical staff: sağlık çalışanı
  • right away: hemen, beklemeksizin 
  • flown: uçan, uçmuş
  • adequate: yeterli 
  • blanket: battaniye 
  • supply: sağlamak, tedari etmek
  • consult: başvurmak, danışmak 
  • scale: ölçeklendirmek, ölçek
  • precaution: önlem, tedbir
  • mandatory: zorunlu 
  • viable: yaşayabilir, uygun
  • guess: tahmin etmek 
  • imply: imha etmek
  • impose: uygulamaya koymak (yasa, vergi)
  • sanction: yaptırım, onaylama
  • hazardous goods: tehlikeli maddeler
  • enforcing: dayatmacı, zorla koyma 
  • harsh penalty: ağır ceza 
  • propose: teklif etmek, önermek 
  • specific: özel, özgül 
  • acquire: edinmek, elde etmek, kazanmak
  • residence: ikamet, konut
  • fear: korku, korkmak
  • landlord: mülk sahibi
  • move in: taşınmak, eve yerleşmek
  • occupant: sakin, oturan kimse(ev, bina),
  • settlement: yerleşim
  • weather expert: hava uzmanı
  • predict: tahmin etmek 
  • reflect: ifade etmek, göstermek, yansıtmak
  • prescribed: saptanmış, kurallarla belirlenmiş 
  • fulfilled: yerine getirilmiş, başarılmış, yapılmış
  • offer: teklif 
  • convince: kandırmak, inandırmak 
  • confident: kendinden emin 
  • visible: görünür
  • afford: parası yetmemek, gücü yetmemek
  • engaged:nişanlı
  • plant: bitki etmek 
  • rarely: nadiren 
  • shall we say: diyelim ki
  • although: rağmen 
  • slightly: nispeten, az oranla 
  • rainfall: yağmur, yağış
  • however: bununla birlikte 
  • reservoir: su deposu, rezervuar
  • expect: ummak, ümit etmek 
  • rush hour : iş çıkışı, kalabalık saat, trafiğin en yoğun olduğu saat 
  • heavy traffic: yoğun trafik
  • at certain times: belirli zamanlarda 
  • hurry: acele etmek 
  • instead of: yerine / instead of this: bunun yerine 
  • delay: gecikme 
  • extremely: aşırı derecede, yoğun ölçüde 
  • attention: ilgi, dikkat 
  • flight: uçuş
  • staff: kadro, personel
  • check-in: uçuş öncesi kontrol, otele kayıt yaptırma işlemi
  • disappointed: hayal kırıklığına uğramış
  • patiently: sabırlı
  • boarding: yatılı
  • realise:farketme
  • destination: gidilecek yer 
  • slight: hafif, az, önemsenmeyecek
  •  the fact that: gerçek şu ki
  • annoying: kızdırmak, öfkelendirmek 
  • unavoidable: kaçınılmaz
  • affect: etkilemek 
  • never the less: yinede, gene, rağmen 
  • common: ortak, yaygın 
  • eagerly: istekli,hevesli
  • announce: anons etmek, duyurmak, ilan etmek 
  • frustrating: engelleyen, iş bozan 
  • exhilarating: neşelendirici, canlandırıcı
  • a cupple of:bir çift, az miktarda
  • plenty of : yığınla 
  • persist : ısrar etmek 
  • insist: israf etmek 
  • warn: uyarmak, ikaz etmek 
  • whereas: halbuki, oysa 
  • consequently: sonuç olarak
  • In short: kısaca, sözün kısası, uzun lafın kısası
  • thus: böylelikle 
  • complain: yakınmak, şikayet etmek 
  • fair trade: dürüst ticaret 
  • aim: amaçlamak
  • working condition: çalışma koşulu 
  • retail: perakende 
  • guarantee. garanti
  • stability: sabitlik, kararlılık 
  • changing condition: değişen koşullar/ şartlar 
  • producer: üretici
  • long term: uzun vadeli
  • ensure: garantiye almak, sağlamak
  • health care: sağlık hizmetleri
  • access: erişim, giriş
  • loan: ödünç para, borç
  • reinvest: yediden yatırmak
  • community: topluluk
  • facility:tesis
  • restricted:  sınırlı, kısıtlı
  • craft: zanaat, esnaf
  • jewellary: mücevherat 
  • furniture: mobilya 
  • throughout: boyunca 
  • trade: ticaret
  • treat: tedavi etmek, davranmak, muamele
  • meanwhile: aynı anda, bu sırada 
  • secure future: temiz gelecek
  • fair-trade: dürüst ticaret
  • take part: katılmak 
  • restricted: kısıtlı, sınırlı 
  • variety: çeşitlilik, çeşit
  • offer: teklif 
  • fixed price: sabit fiyat 
  • profit: fayda, kar
  • influence: etkilemek, tesir 
  • perfection:mükemmeliyet
  • schudule: plan, program
  • lobby: kulis, lobi
  • shuffle: gidip gelme 
  • cancel: iptal etmek
  • participant: katılımcı
  • ferry: feribotla taşımak
  • browse: gözle taramak 
  • tour package: tur paketi
  • according to: e göre 
  • yawning: esneme 
  • tiredness: yorgunluk
  • person to person: yüz yüze 
  • sleep disorder: uyku bozukluğu 
  • ecological: çevre, ekolojik
  • beneficial: yararlı, faydalı
  • cuisine: mutfak, yemek pişirme yöntemi
  • medication: ilaç
  • ritual: dini tören
  • organizm: organizma, yapı
  • nuisance: dert, sıkıntı 
  • invade: istila etmek, basmak 
  • ant: karınca 
  • aerate: havalandırmak 
  • soil: toprak 
  • pest: zararlı böcek
  • agent: ajan
  • exploite: kendi çıkarı için kullanmak, istismar etmek 
  • bring: getirmek 
  • conflict: çekişmek 
  • irrelevant: ilgisiz, alakasız
  • regard: saymak, hesaba katmak 
  • In fact:doğrusu, aslında
  • unbearable: katlanılmaz, çekilmez
  • sidewalk: kaldırım
  • anywhere: her yere(herhangi), her yer 
  • majority: çoğunluk
  • lottery: piyango
  • response: yanıt
  • bingo: bingo oyunu 
  • gambling: kumar
  • simply: basitçe 
  • addicted: bağımlı 
  • survive: hayatta kalma 
  • figure out: bir şeyin nedenini kestirmek, düşünerek bulmak, çeşitli 
  • extract: seçip çıkarmak, almak 
  • surrounding: çevre, sarma, kuşatma 
  • raw: çiğ, ham 
  • as soon as: yapar yapmaz 
  • pick: toplamak, almak 
  • different kind of:başka tür, başka çeşitten
  • comic stript: çizgi roman 
  • inept: baceriksiz, yeteneksiz
  • overweight: aşırı kilo 
  • apparently: görünüşte, anlaşılan 
  • meaningful: manidar, anlamlı
  • take-off: kalkış, başlangıç
  • uncertainty: belirsizlik, kuşku, şüpke 
  • seat belt: emniyet kemeri
  • tightly: sık, sıkı
  • according to: -e göre 
  • survivable: kalımlı, kalım
  • survey: anket 
  • conduct: idare etmek, yürütmek 
  • concern with: alakadar olmak, ilgili olmak
  • conducted: yürütülen 
  • overseas: deniz aşırı 
  • postgraduate: yüksek lisans öğrencisi 
  • deal with: ile ilgilenmek, muhatap olmak 
  • hobit: huy, alışkanlık 
  • shoes on:  ayakkabılarını giymek 
  • patch: yama 
  • pie: turta 
  • mandatory: zorunlu
  • inspire: ilham vermek 
  • passionately: tutkuyla, hararetle
  • verse: dize, sıra 
  • bard: ozan, saz şairi
  • pub crawls: bir bardan çıkıp ötekine gitmek( bu bar benim bu bar senin)
  • excursions: gezinti, kısa yolculuk
  • narrow: dar
  • stone: taş, taş döşeme 
  • passageway: geçiş yolu
  • exhibit: sergilemek
  • devoted: sadakatli, bağlı, düşkün, üzerine titreyen 
  • powerhouse: en iyi oyuncu, etkin güç
  • literary: edebi, yazınsal
  • trio: üç kişilik grup, üçlü
  • beyond: öte, ötede 
  • participate: katılmak 
  • stressed  out: aşırı stresli
  • understatement: az gösterme, olduğundan az, küçük, önemsiz
  • arranged: yoluna girmiş, düzenli
  • comprehension: anlama, kavrama 
  • intrigue: entrika çevirme, kandırma
  • argue: tartışma 
  • whether:-ıp madığı 
  • initial: ilk, baş
  • remain: geriye kalan, artan
  • browed: kaş
  • solidly: sağlamca, iyice 
  • stretch: uzatmak, germek 
  • fragment: frangman, parçalanmak, kısım, bölüm 
  • snipped: makasla kesilmiş parça, kırpıntı
  • publish: yayınlamak
  • rough draft: müsvette, ilk taslak 
  • reconstruct: yeniden kurmak 
  • trove: koleksiyon, hazine, define 
  • retrieved: geri elde etmek, yeniden edinmek 
  • cave: mağra 
  • belong:(birine) ait olmak
  • lineage of human :? (lineage: soy sülale)
  • mysterious: esrarengiz, gizemli
  • ancestor: ata 
  • essential: ana esas
  • publish: yayınlamak 
  • southeast: güney doğudan gelen 
  • recap: kaplamak 
  • immediately: acil olarak, hemen, derhal
  • previous: önceki
  • broader: daha kapsamlı
  • inspire: ilham vermek 
  • amaze: şaşırmak 
  • vivid: parlak, canlılık, yalın 
  • award winning: ödülü
  • sophisticated: sofistike( yapmacık, içten olmayan)
  • denying: inkar etmek, yadsıma 
  • nourishment: besleme, gıda 
  • element: eleman 
  • fiction: kurgu
  • imply: ima etmek 
  • intellectual: düşünsel, entellectüel, zihinsel
  • eventually: eninde sonunda 
  • appreciate: değerini arttırmak 
  • doomed: ölüme mahkum, kader mahkumu 
  • publisher: yayımcılar: yayınevi
  • in particular: bilhassa, özellikle 
  • extinction: söndürme, tükenme 
  • recent: son, yakında olan 
  • delight: haz, sevindirmek 
  • ancestors:soy, ata 
  • emphasize: vurgulamak
  • creature:varlık, yaratık
  • instance: örnek, misal
  • overview: gözden geçirmek, tanıtma
  • stationery: kırtasiye 
  • compare: karşılaştırma, kıyaslama
  • despite: rağmen 
  • trained: eğitimli
  • competition: rekabet, yarış

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder