İNGLİZCE KELİMELER
- student mobility for studies: öğrenci öğrenim hareketliliği
- chore: günlük ev işi
- agree: aynı fikirde olma anlaşma
- decorate: dekore etmek
- dusting: tozunu almak
- school adminastration: okul idaresi
- compose: oluşturmak, yazmak(şiir,müzik)
- leave(V2 left): ayrılmak, bırakmak
- diabete: şeker hastalığı
- painful: ağrılı, acılı
- injection of insuline: insülin enjeksiyonu
- expert: uzman, bilirkişi
- parental: ebeveyne ait, anne baba olarak
- affection: düşkün, sevgi, ilgi
- receive: teslim almak, almak
- spread: yayılmak, yaymak
- tank: tank, depoya koymak, hazne
- attempt: kalkışma, girişimde bulunmak
- climb up: tırmanmak, yukarıya çıkmak
- consider: dikkate almak, hesaba katmak
- finest: en güzel
- arrongant: kibirli
- supervisor:gözetmen danışman
- attentively: dikkatlice
- unnecessary:gereksiz, lüzumsuz
- schudeled time: programlandığı zaman
- heart attack: kalp krizi
- prime minister: başbakan
- shift: değiştirmek
- cabine: kabine
- majority: çoğunluk
- mishap: aksilik, ufak kaza
- ring up: telefon etmek
- meddling: karışma, karışan
- affair: iş, mesele
- eternity: sonsuz,ebediyet
- resolve:azim, çözmek, gidermek
- regardless: ne olursa olsun
- appeal: başvurmak, çağrı
- the fact that: gerçek şu ki
- local: yerel
- committee:komite, komisyon
- decision:karar
- serious: ciddi
- resident: bir yerde oturan, sakin
- express: ifade etmek
- concern: ilgilendirmek, kaygı, endişe
- urging: şevk, teşvik etmek
- reconsider: yeniden ele almak, yeniden incelemek
- brilliant: muhteşem, parlak, nefis
- plausible: makul, akla yatkın, mantıklı
- tempt: kışkırtmak
- prevent: engel
- In spite of: -e karşı
- candidate:aday
- interview: görüşmek
- list of requirements ihtiyaç listesi
- undouptedly: şüphesiz olarak
- experience: tecrübe, deneyim
- urgently: kaba, sert
- fund: kaynak, sermaye, fon
- sufficient: yeterli, kafi, elverişli
- ignoring: inkar, ihmal etme, hesaba katmamak
- obvious: açıkça, besbelli
- make out: idare etmek
- straight away:beklemeksizin, hemen, derhal
- lower down: aşağı inmek
- stolen: çalınan (steal)
- insurance policy: sigorta poliçesi
- apparently: görünüşte
- lock: kilitlemek,kilit
- burglary: hırsızlık
- properly: uygun bir şekilde, düzgün bir şekilde
- property insurance: konut sigortası
- epidemic: salgın, salgın hastalık
- spreading: yaymak,yayılmak
- immediate action: acil eylem
- short of : -den başka, haricinde, dışında
- medical staff: sağlık çalışanı
- right away: hemen, beklemeksizin
- flown: uçan, uçmuş
- adequate: yeterli
- blanket: battaniye
- supply: sağlamak, tedari etmek
- consult: başvurmak, danışmak
- scale: ölçeklendirmek, ölçek
- precaution: önlem, tedbir
- mandatory: zorunlu
- viable: yaşayabilir, uygun
- guess: tahmin etmek
- imply: imha etmek
- impose: uygulamaya koymak (yasa, vergi)
- sanction: yaptırım, onaylama
- hazardous goods: tehlikeli maddeler
- enforcing: dayatmacı, zorla koyma
- harsh penalty: ağır ceza
- propose: teklif etmek, önermek
- specific: özel, özgül
- acquire: edinmek, elde etmek, kazanmak
- residence: ikamet, konut
- fear: korku, korkmak
- landlord: mülk sahibi
- move in: taşınmak, eve yerleşmek
- occupant: sakin, oturan kimse(ev, bina),
- settlement: yerleşim
- weather expert: hava uzmanı
- predict: tahmin etmek
- reflect: ifade etmek, göstermek, yansıtmak
- prescribed: saptanmış, kurallarla belirlenmiş
- fulfilled: yerine getirilmiş, başarılmış, yapılmış
- offer: teklif
- convince: kandırmak, inandırmak
- confident: kendinden emin
- visible: görünür
- afford: parası yetmemek, gücü yetmemek
- engaged:nişanlı
- plant: bitki etmek
- rarely: nadiren
- shall we say: diyelim ki
- although: rağmen
- slightly: nispeten, az oranla
- rainfall: yağmur, yağış
- however: bununla birlikte
- reservoir: su deposu, rezervuar
- expect: ummak, ümit etmek
- rush hour : iş çıkışı, kalabalık saat, trafiğin en yoğun olduğu saat
- heavy traffic: yoğun trafik
- at certain times: belirli zamanlarda
- hurry: acele etmek
- instead of: yerine / instead of this: bunun yerine
- delay: gecikme
- extremely: aşırı derecede, yoğun ölçüde
- attention: ilgi, dikkat
- flight: uçuş
- staff: kadro, personel
- check-in: uçuş öncesi kontrol, otele kayıt yaptırma işlemi
- disappointed: hayal kırıklığına uğramış
- patiently: sabırlı
- boarding: yatılı
- realise:farketme
- destination: gidilecek yer
- slight: hafif, az, önemsenmeyecek
- the fact that: gerçek şu ki
- annoying: kızdırmak, öfkelendirmek
- unavoidable: kaçınılmaz
- affect: etkilemek
- never the less: yinede, gene, rağmen
- common: ortak, yaygın
- eagerly: istekli,hevesli
- announce: anons etmek, duyurmak, ilan etmek
- frustrating: engelleyen, iş bozan
- exhilarating: neşelendirici, canlandırıcı
- a cupple of:bir çift, az miktarda
- plenty of : yığınla
- persist : ısrar etmek
- insist: israf etmek
- warn: uyarmak, ikaz etmek
- whereas: halbuki, oysa
- consequently: sonuç olarak
- In short: kısaca, sözün kısası, uzun lafın kısası
- thus: böylelikle
- complain: yakınmak, şikayet etmek
- fair trade: dürüst ticaret
- aim: amaçlamak
- working condition: çalışma koşulu
- retail: perakende
- guarantee. garanti
- stability: sabitlik, kararlılık
- changing condition: değişen koşullar/ şartlar
- producer: üretici
- long term: uzun vadeli
- ensure: garantiye almak, sağlamak
- health care: sağlık hizmetleri
- access: erişim, giriş
- loan: ödünç para, borç
- reinvest: yediden yatırmak
- community: topluluk
- facility:tesis
- restricted: sınırlı, kısıtlı
- craft: zanaat, esnaf
- jewellary: mücevherat
- furniture: mobilya
- throughout: boyunca
- trade: ticaret
- treat: tedavi etmek, davranmak, muamele
- meanwhile: aynı anda, bu sırada
- secure future: temiz gelecek
- fair-trade: dürüst ticaret
- take part: katılmak
- restricted: kısıtlı, sınırlı
- variety: çeşitlilik, çeşit
- offer: teklif
- fixed price: sabit fiyat
- profit: fayda, kar
- influence: etkilemek, tesir
- perfection:mükemmeliyet
- schudule: plan, program
- lobby: kulis, lobi
- shuffle: gidip gelme
- cancel: iptal etmek
- participant: katılımcı
- ferry: feribotla taşımak
- browse: gözle taramak
- tour package: tur paketi
- according to: e göre
- yawning: esneme
- tiredness: yorgunluk
- person to person: yüz yüze
- sleep disorder: uyku bozukluğu
- ecological: çevre, ekolojik
- beneficial: yararlı, faydalı
- cuisine: mutfak, yemek pişirme yöntemi
- medication: ilaç
- ritual: dini tören
- organizm: organizma, yapı
- nuisance: dert, sıkıntı
- invade: istila etmek, basmak
- ant: karınca
- aerate: havalandırmak
- soil: toprak
- pest: zararlı böcek
- agent: ajan
- exploite: kendi çıkarı için kullanmak, istismar etmek
- bring: getirmek
- conflict: çekişmek
- irrelevant: ilgisiz, alakasız
- regard: saymak, hesaba katmak
- In fact:doğrusu, aslında
- unbearable: katlanılmaz, çekilmez
- sidewalk: kaldırım
- anywhere: her yere(herhangi), her yer
- majority: çoğunluk
- lottery: piyango
- response: yanıt
- bingo: bingo oyunu
- gambling: kumar
- simply: basitçe
- addicted: bağımlı
- survive: hayatta kalma
- figure out: bir şeyin nedenini kestirmek, düşünerek bulmak, çeşitli
- extract: seçip çıkarmak, almak
- surrounding: çevre, sarma, kuşatma
- raw: çiğ, ham
- as soon as: yapar yapmaz
- pick: toplamak, almak
- different kind of:başka tür, başka çeşitten
- comic stript: çizgi roman
- inept: baceriksiz, yeteneksiz
- overweight: aşırı kilo
- apparently: görünüşte, anlaşılan
- meaningful: manidar, anlamlı
- take-off: kalkış, başlangıç
- uncertainty: belirsizlik, kuşku, şüpke
- seat belt: emniyet kemeri
- tightly: sık, sıkı
- according to: -e göre
- survivable: kalımlı, kalım
- survey: anket
- conduct: idare etmek, yürütmek
- concern with: alakadar olmak, ilgili olmak
- conducted: yürütülen
- overseas: deniz aşırı
- postgraduate: yüksek lisans öğrencisi
- deal with: ile ilgilenmek, muhatap olmak
- hobit: huy, alışkanlık
- shoes on: ayakkabılarını giymek
- patch: yama
- pie: turta
- mandatory: zorunlu
- inspire: ilham vermek
- passionately: tutkuyla, hararetle
- verse: dize, sıra
- bard: ozan, saz şairi
- pub crawls: bir bardan çıkıp ötekine gitmek( bu bar benim bu bar senin)
- excursions: gezinti, kısa yolculuk
- narrow: dar
- stone: taş, taş döşeme
- passageway: geçiş yolu
- exhibit: sergilemek
- devoted: sadakatli, bağlı, düşkün, üzerine titreyen
- powerhouse: en iyi oyuncu, etkin güç
- literary: edebi, yazınsal
- trio: üç kişilik grup, üçlü
- beyond: öte, ötede
- participate: katılmak
- stressed out: aşırı stresli
- understatement: az gösterme, olduğundan az, küçük, önemsiz
- arranged: yoluna girmiş, düzenli
- comprehension: anlama, kavrama
- intrigue: entrika çevirme, kandırma
- argue: tartışma
- whether:-ıp madığı
- initial: ilk, baş
- remain: geriye kalan, artan
- browed: kaş
- solidly: sağlamca, iyice
- stretch: uzatmak, germek
- fragment: frangman, parçalanmak, kısım, bölüm
- snipped: makasla kesilmiş parça, kırpıntı
- publish: yayınlamak
- rough draft: müsvette, ilk taslak
- reconstruct: yeniden kurmak
- trove: koleksiyon, hazine, define
- retrieved: geri elde etmek, yeniden edinmek
- cave: mağra
- belong:(birine) ait olmak
- lineage of human :? (lineage: soy sülale)
- mysterious: esrarengiz, gizemli
- ancestor: ata
- essential: ana esas
- publish: yayınlamak
- southeast: güney doğudan gelen
- recap: kaplamak
- immediately: acil olarak, hemen, derhal
- previous: önceki
- broader: daha kapsamlı
- inspire: ilham vermek
- amaze: şaşırmak
- vivid: parlak, canlılık, yalın
- award winning: ödülü
- sophisticated: sofistike( yapmacık, içten olmayan)
- denying: inkar etmek, yadsıma
- nourishment: besleme, gıda
- element: eleman
- fiction: kurgu
- imply: ima etmek
- intellectual: düşünsel, entellectüel, zihinsel
- eventually: eninde sonunda
- appreciate: değerini arttırmak
- doomed: ölüme mahkum, kader mahkumu
- publisher: yayımcılar: yayınevi
- in particular: bilhassa, özellikle
- extinction: söndürme, tükenme
- recent: son, yakında olan
- delight: haz, sevindirmek
- ancestors:soy, ata
- emphasize: vurgulamak
- creature:varlık, yaratık
- instance: örnek, misal
- overview: gözden geçirmek, tanıtma
- stationery: kırtasiye
- compare: karşılaştırma, kıyaslama
- despite: rağmen
- trained: eğitimli
- competition: rekabet, yarış
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder